NEBİ – RESUL – İMAM - HALİFE
1- NÜBÜVVET (NEBİ) MAKAMI:
“Nebi” kavramı, önemli haber anlamına gelen “nebe” kökünden türemiştir. Bu esas üzere “nebi”nin lugattaki anlamı büyük bir haber taşıyan veya büyük bir şeyi haber veren kimse anlamındadır. Farsça (ve Türkçe) eşanlamı Peygamber olan Nebi kelimesi Kur’an dilinde de yüce Allah’tan ilahi vahyi çeşitli şekillerde alan ve başka bir aracı beşer olmaksızın Allah tarafından haber veren bir haberci anlamındadır. Bu esas üzere Nebi’nin görevi, vahyi algılama ve kendisine ilham edilen şeyleri insanlara bildirme çerçevesiyle sınırlıdır. Kur’an-ı Kerim bu konuda şöyle buyurmuştur:
فَبَعَثَ اللّهُ النَّبِيِّينَ مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ
“Allah peygamberleri müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi.”
[Bakara suresi, 213. ayet]
2- RİSALET (RESUL) MAKAMI:
Resul kavramı da, vahiy alma ve Allah tarafından vahyi bildirme görevinin yanı sıra ilahi risaleti ulaştırma görevini üstlenen ve bu risaleti insanlara bildirmekle görevlendirilen kimsedir. Nitekim Kur’an-ı Kerim bu konuda şöyle buyurmuştur:
فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَاعْلَمُواْ أَنَّمَا عَلَى رَسُولِنَا الْبَلاَغُ الْمُبِينُ
“Eğer yüz çevirirseniz bilin ki, peygamberimize düşen sadece açıkça tebliğ etmektir.”
[Maide suresi, 92. ayet]
3- İMAMET MAKAMI:
“İmamet” makamı Kur’an-ı Kerim açısından adı geçen iki makamdan apayrı bir makamdır ve de toplumun önderliği, müdüriyeti ve liderliği hususunda daha geniş yetkilerle donatılmıştır. Bakınız yüce kitabımız Kur’an’ı Kerimde İmamet makamının yüceliği şu ayet ile açıklanmıştır.
وَإِذِ ابْتَلَى إِبْرَاهِيمَ رَبُّهُ بِكَلِمَاتٍ فَأَتَمَّهُنَّ قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا
“Hani Rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle denemiş, o da onları yerine getirmişti. Allah, “Seni insanlara imam kılacağım”demişti.”
[Bakara suresi, 124. Ayet]
İmam Sadık (a.s.) ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala Hz. İbrahim’i (a.s.) peygamber seçmeden önce kul olarak seçti ve şüphesiz Allah onu resul seçmeden önce nebi olarak seçti ve şüphesiz Allah onu halil olarak seçmeden önce resul olarak seçti ve şüphesiz Allah onu imam kılmadan önce halil olarak seçti. Bütün bu makamları onda bir araya toplayınca da şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki ben seni insanlara imam kılacağım.” el-Kafi, 1/175/2
الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ
“Kocamışken, bana İsmail ve İshak’ı veren Allah’a hamd olsun.”
[İbrahim suresi, 39. ayet]
Buradan da anlaşıldığı üzere ilahi imtihanlardan biri, yani Allah’ın neticede kendisine imamet makamını taktir ettiği büyük ve zor imtihan olan İsmail’i kurban etme kararı Hz. İbrahim’in ömrünün son zamanlarında vuku bulmuştur ve İbrahim ömrünün son yıllarında insanlara imamlık etme makamına nail olmuştur. Oysa İbrahim bundan yıllar önce Nübuvvet makamına sahipti. Zira zürriyet sahibi olmadan önce de nübuvvetin nişanesi olan ilahi vahiy kendisine inmişti. İmamet makamı, nübuvvet ve risalet makamından ayrı bir makamdır ve sorumluluklarının ve yetkilerinin genişliği hasebiyle de yüce bir değere ve üstün bir konuma sahiptir. Unutulmamalıdır ki her Nebi İmamet makamında olmadığı gibi, İmamet makamındakilerinin Nebi olma zorunluluğu da yoktur.
4- HİLAFET (HALİFE) MAKAMI: